ÖĞRETMEN ama bu torpaqlarda MÜELLİMELİKDİR vazifem...






18 Ağustos 2009 Salı

HANÇER

İsrail saplı bir hançer Filistin topraklarında. Filistin ne söküp atabiliyor- ki atarsa kan kaybından ölür-ne de hançeri saplayabiliyor- ki bunu da yapsa- kendini yine öldürür. Öyle bir çıkmaz yapıyor ki İsrail Filistin’e hiçbir şekilde seçme hakkı tanımıyor. Sözde verdiği seçimlerin hepsi aynı kapıya çıkıyor. Ve yine vicdanını rahatlatmış halkının refahını yükselten İsrail oluyor.
Türkiye yıllardır bir “Bumerang Cehennemi” gibi. Olayı yapan da aynı, sonuçta başvurulan merci de. Failler aynı, adalet beklenenler de. Provakasyonları planlayanlar da aynı kınayanlar da. Tam düzelip kardeşlerime umut bekleyen, yüreği kan ağlayan canlara can katayım diyor. Yine ani bir balyoz iniyor toparlanmaya. Tam günleri aydınlatacağız diyor, Ortadoğu’nun makus talihini değiştrmek için kolları sıvıyor, ayışığında poyrazda bekleyen karanlık eller çıkıyor günyüzüne ve ayın da ışığı gidiyor umudun da. Tam dağım da bir ovam da diyor. Dağdan inenleri ovadan gelenler karşıladı diye yer yerinden oynuyor. Kardeşlik yine yalan oluyor. Tam demokrasi deniyor, Hukuk Devleti deniyor Türklük için canını feda edecek canlar katlediliyor ve failleri yine olayları kınayanlar oluveriyor.
O karanlık eller artık pusuya yatma gereği görmüyor, her şey ayan beyan oynanıyor. Türk’ü Kürt’e, Ermeni’yi Türk’e katlettirenler aynı. Bunu artık en aşağıdaki halk da en yukarıdaki aristokrat da biliyor; ama Türkiye’de ilk defa bu yüksek sesle korkmadan dile getiriliyor. Halklar artık korkmuyor ne ölümden ne de o karanlık elden ve demokrasiyi bu defa samimiyetle dile getiriyor.
İşte bu noktada Türkiye bağrında hançer saplı Filistin’in, eli kolu bağlı Afganistan’ın, müttefiksiz Pakistan’ın, yanlış dostlarla kol kola Mısır’ın, Lübnan ‘ın Suriye’nin oluşturduğu çemberin merkezi ve merkezde oluşan milimlik bir açı hudutta büyük açıklara dönüşebiliyor. İşte bunların hepsinin hesabını yapanlar- o milleti ne olduğu belirsizler- merkezdeki en küçük boşluğu değerlendirip hudutta kıyametleri koparabiliyorlar. İşte hem iç politika hem de dış politikadaki bu milimetrik hesaplar bazen çok büyük sonuçlara yol açabiliyor. Akil olma yolunda ilerleyen Türkiye hem dışarıda yalnızlaşmadan hem de içeride dengesini yitirmeden yürümeye çalışıyor.
Merkezde Türkiye’nin olduğu Ortadoğu’da kıyamet kopmaya devam ediyor. Hala çocuklar ölüyor. Siviller acımasızca terörist yaftasıyla katlediliyor ve en başta biz dediğimiz İslam dünyası olanları sessizce görmezdan geliyor. Türkiye ise tam belini doğrultma döneminde- yine- zamanında yapılan yanlış hesapların sonuçlarını düzeltmekte. İsrail’in orantısız güç kullandığı, yüzlerce dilekçe ve şikayetle BM’e ulaştırılmış durumda;ama dediğimiz gibi çoğu zaman fail de aynı yargılayan da. BM Kudüs’te sesini çıkardı mı ki, Gazze’de bekleyelim. Utanç duvarından utandı mı ki, mülteci kamplarındaki çığlıkları duymasını bekleyelim. Bizim sesimize ancak biz karşılık veririz, bizim elimizden ancak biz tutarız tezi artık eskidi. Bu yanlış yargıyı bilinicimize işleyen de aynı bizi birbirimize düşüren de. Bizi bizden daha çok düşünen nice ötekiler(!) vardı. Bernarn Lewis gibi kaçımız utanıp o duvardan korkusuzca bir tankı taşladık ya da kaçımız cesurca “içimizdeki zehirli kan” deyip de kendi milletimizin içindeki kinden bahsedebildik Hrand Dink gibi. Aç açabildiğin kadar sineni ummanlar gibi olsun… İşte ummanlarında kaybolan insanlar. Ne öteki demiş ne de şucu demiş insanlar. Zulüm karşısında ses çıkaran zalimliğe boyun eğmeyen ötekiler(!).
Vatanımız belini doğrultup da başkalarını omzuna alma, kardeşliğini gösterme gayretinde hiç bu kadar ilerlememişti ve aynı şekilde planlar bu kadar bertaraf da edilmemişti. İşte artık, bu yoldan dönülmeme zamanıdır. Artık desteği esirgememe Kudüs ‘ü Afganistan’ı görmezden gelmeme zamanıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder