ÖĞRETMEN ama bu torpaqlarda MÜELLİMELİKDİR vazifem...






30 Aralık 2011 Cuma

....


Yaşamak bazen harcamakla başlar bazen feda etmekle bazen de bencillikle...
Mutluluk bazen sevmekle başlar bazen kabullenmekle bazen de alışmakla...
Sevgi başlar ya yolun en başında ya da kursağında kalır öylece sessizce...
....

Tam olmak HUZUR u bulmak bazen imkansız bazense burnunun dibinde...
Acı olansa burnunun dibindeki huzuru göremeyen basiretsizliğimizde...
...

5 Aralık 2011 Pazartesi

YİTER YA! KİPATLARIMI VERİN Bİ DE SICAK ÇAY VERİN BANA:)

Eveeet sonunda şuraya iki kelam yazacak vakit bulabildim.
İnanmayabilir abartma diyebilir kızadabilirsiniz ama napim ben var ya iki buçuk aydır bi kipat bitirmedim:(
Temmuz sonu evlilik bir ay sonra yurttan ayrılık. (Ya o düğün arefesinde ve sonrasında 3 kitap okumuştuuum:) Sonra burda ev yerleştirme alışverişler ev sahibi falan bayram falan sonra okullar açıldı üstüne bir de bu yıl bana birinci sınıflar yani en enerjik sınıf verildi. Üstine olmadı eşimin beni iteklemesi sonucu master a başladım haftanın 6 günü eve kendimi zor attım. Pazar günü kendimi temizlik ve yemeklere adadım:)Bu arada burayı terk i diyar edip yemek blogu bile açmayı düşünmüştüm ki iki haftadır fırında yakdığım ürünlerle o da yalan oldu:S
O yukarıdaki kahramanımızdan hiçbir farkım kalmadııı:)):)Çok şükür..
Ya elimde bi kitap getirmiştim onu da burda bi arkadaş kaptı sağolsun hala dönmedi:)
şimdi buraya Söööz veriyorum bulup bi kitap biticiim:)-tabi bu arada masterdan iki sunum hazırlayıp sunmam ve de miniminilerimin üzerinde yoğunlaşmamada gerek ama söz veriyorum haftaya geldimde en azından bi kitabı bitireyazıciiim:)
Eee tabi arada yorgun düşüp eşimle oturup film izlediğim zamanlar oldu o filmcikleri de vakit bulursam yaziciiim.
Sadece hala bu yoğunlukda kilo vermeyip de alıyorum ya hayranım şu bünyemeee:)))
Apar topar yazdığım ne kadar da belli:)


Dönecem inş. ....

1 Eylül 2011 Perşembe

Düğün karmaşamızda ve ertesinde okuyabildiklerim



İki kitap ancak okuyabildim onca koşuşturmanın stresin arasında:)
Ama ikisi de her sayfasında iyiki dediğim cinstendi. Hüseyin N. Atsız'ın kitabı şimdiye kadar niye okumadım cinsindendi.
Hmm Efenim öncelikle BOZKURTLAR'dan başlayalım.
Kitap Türklerin ilk yerleşkelerinden Orta Asya'dan başlıyor. Bir nevi Genel Türk Tarihinin, destanların kurgusunda dolaşıyorsunuz. Aslında lisede okusaydım hem bu dersi hem de edebiyat dersindeki destanları hiç zorlanmadan anlar ve bilgilenirdim diye hayıflandım. H. Nihal Atsız ın önce "Bozkurtlar'ın Ölümü" daha sonra ise ikinci kitap olarak basılan "Bozkurtlar Diriliyor" adlı eserlerinin birleşiminden oluşmuş "Bozkurtlar"
Türkler'in bozkırdaki yaşam mücadelesini, daha devlet olmanın o ilk zamanlarından itibaren olan-ki lider olan her toplulukta ilkel çağlarda dahi karşılaşılan-entrikaları, destanların ortaya çıkışını kopuzla yapılan muhteşem törenleri söylenen ağıtları hepsini damağınızda tarihin o acı ekşimsi tadını hissettirmiş ATSIZ. Şimdiye kadar okuduğum en iyi tarihi romandı kuşkusuz.kurgusunda hiçbir boşluğa rastlamadım belki kafamdaki binlerce telaştan belki subjektif okumamdan:)
Atsız'ın saf bir Türkçeyle pozitif ılımlı bir milliyetçilikle yazdığı kitabından esinlenip facedeki hayranlarına bir göz atayım dedim. Bir beklentim yoktu edebi ve tarihi kaygısı olan entellektüel bir milliyetçilik ülkücülük beklemiyordum. Ama kendine hayran sıfatı verenler sayfada açıkça ırkçılık-ki ırkın yada ırkçılığın ne olduğunu bilmeden-faşistlik yapıyorlardı. Facedeki hangi hayran sayfası hayırlıda ben ümitlendiysem:) velhasıl kelam şiddetle tavsiyemdir BOZKURTLAR


ELİF ŞAFAK POLİSİYE YAZSIIIIIIIIIIIN!!

Ahmet Ümit'i ezberledimizden mi nedir artık kitabın başında katili maktulü tesbit edip şaşırtması için ümitlenip kitabı bitirmeye çalışırız. Ama Elif Şafak nasıl bir ters köşe yaptı da allak bullak etti beni anlatamam. Ya hu Şafak ne olur polisiye yaz bizde kurgu görelim şöyle ya hu!
Türkiye'den ayrılırken ne yzık ki bu defa iki kitap alabildim yanıma biri de İskender di. İyiki de almışım! Bunca koşuşturmanın arasında sürükledi beni sağolsun. Soyağacı meselesine hastayım. İl Emily Bronte'nin Uğultulu Tepeleri'nde rastlamıştım bu olaya ve müthiş bayılmıştım. Şafak tüm karakterlerin olduğu bir soyağacını başa yerleştirmiş ve her karakterinde kurgusunu mükemmel yapmış:)
Kurguda sadece Cemile'nin İngiltere'ye gitme meselesi biraz kapalı kalmış bir de Yunus'un Tobikosuna ne oldu. Hmm bir de sonu.. sanki devamı mı gelecek İskender'in öyle bir son var ortada ya da yok bir son yok gibi öylece bitti kitap.
Toplumda hakikaten var olan bu arafta kalmış insanların hikayesi bence devam etmeli.
Evet şimdi bende bir Şafak çılgınlığı başladı bakalım burdan temin edebilecek miyim :):)
Şimdilik eyvallah arkadaşlar mutfak ev işleri okullar da açılıyor az kaldı bakalım ne bulup ne okurum artık:)

3 Temmuz 2011 Pazar

Yorgunluk&Mutluluk...

Başta ayrılık sonra yolculuk ardından yorgunluk ve şimdi de HASRET...
Vay beee ben kipatlarım ve ailem dışında bişey özleyebiliyorumuşum..
Güzelmiş..

7 Haziran 2011 Salı

kitap okuyamayanlardan mıyızzz?

En son kitap bitireli haftalar mı oluyor ne?
ya da bana günler o kadar uzun mu geldi:(
o vefalı dostuma parmaklarım gitmiyor...
yaza saklasam desem yaza beni bekleyenleri düşünüyorum...
Yazı zaten hiç düşünmüyorum..
neyse ben kaybolmaya devam edeyim dertleştikçe batıyorum:)

26 Mayıs 2011 Perşembe

İNSAN NEDEN İNSANI SEVMEZ!!

Hem de herkesin sevdiği bir çok güzel yönü bulunan yardımsever bir arkadaşını insan nasıl olur da yıllardır sevemez!??
Sevemediği gibi bunu hiç belli etmeyip dostu olur!?
Ben nasıl yapabiliyorum böyle birşeyi??

22 Mayıs 2011 Pazar

GAFLET

insanı meçhule sürükleyen ya da insanı kendinden geçiren yine ne yazık kikendi oluyormuş...
Hayat bir devri daim bitmiyor..Elbet bir son var ama hayat şimdiye kadar devri daimini devam ettirdi.Bizim kıyametimiz olan ölümümüze adım adım saniye saniye yaklaşıyoruz...Ve gafletimizi her geçen gün artırıyoruz.
Halbuki asıl olması gereken geçen zamana inat bizim adımlarımızı hızlandırmamız zamanla yarışmamız ve ilme,bilgiye, sevgiye kendimizi adamamız...
Ama en önemlisi de kullukta hedeflediğimiz zirveye istekle azimle vazgeçmeden takılmadan koşmamız!!
Nasıl dalabiliyoruz bu kadar ani gaflete...
Nasıl görmüyoruz yaptığımız onca yanlışı!
Yanlışlar öyle büyüdü ki artık öyle olağanlaştı ki...
Etrafımızdaki yanlışlar çevremizde öylesine doğrulaştı ki!
Artık biz de çarpıklıkları doğru yanlışları düzgün addeder olduk..
Bugün yine yeniden hiç vazgeçmeden kendime SÖZ veriyorum...
Her defasında yarım kalan sözlerime inat yeniden SÖZ veriyorum...
Rabbim Sen yanıltma...

20 Mayıs 2011 Cuma

ORPHAN-Evdeki Düşman

Ya hu bu film klasik Holyvod tekrarı!Tamam gelişmiş teknolojiyle baya artistikleşip fiyaka kazanıyor ama çocukluğumda izlemiş olduğum "Good Soon" direk şekillendi kafamda.Bu bizim melek yüzlü Macaulay yani bildiğimiz afacan Kevinımız onun filmi İyi Evlattı.

Yeni izlediğim ise Orphan yani Evdeki Düşman.
Bir kaç hikayede değişiklik var o kadar kurgu aynı!
Bu tarz aile içi şiddet biraz psikoloji biraz gerilim sevenler için iyidir derim. Zaten Orphan çoğu gerilim listelerinde ilk onda.

Napıyorum ben yaaa!

Kitapcıklarımdan uzak kaldım neden mi dersini kendimi evlilik hakkında önbilgilendirmeye adayıp ideal olmasa da en azından ömürlük bir eş olmak için neler yapılır...falan filan....onun için üç beş farklı kipat almıştım onlarlayım:)
İlk bitirebildiğim sabredip de arada sayfa atlayıp da "Eşiniz Sizden Ne Bekler?" kitabı.- Aslında benim yoldaşım benden iki güzel söz duysa ona yeter:)(Gıcıklığımı düşünün yani:)-
Kitap okunmaya değmez ben yazarın üslubunu,yazınını beğenmedim. Sanırım bayan pdr ci. Psikiyatrist ya da aile danışmanı değildir zannetmiyorum. hmm sonuç olarak SEVMEDİM:)
Cins bir kitap söylüyorum!Değmez vakit kaybı!
Klasik yaşayarak göreceğim demiyorum inatla kendimi tutarak aldıklarımı okuyacağım:)
Bittikçe de paylaşma sabrını göstereceğim:)
Sırada Nihat Kaya'nın "Evliliğin on düşmanı" kitabı var bakalım bu daha iyi gibi!

15 Mayıs 2011 Pazar

EĞİTİM FİLMCİKLERİM



Son izlediğim iki filmden bahsetmek istiyorum. Birincisi bir hint filme sanırım 2007 yapımı: Black.
Kör ve sağır bir kızın eğitim azmini ve en önemliisi de ÖĞRETMENİNİN azmini anlatması. Öğretmenin sabrıyla eğitmenler için kızın azmiyle de öğrenciler için izlenilmesi ve de izlettirilmesi gereken bir film. Menfi bir yanı da bulunmadığı için kesinlikle tavsiye ederim!(Film gerçek bir yaşamdan yola çıkılmış)


Diğeri ise The Ron Clark Story.
Her eğitmenin muhakka izlemesi geren mükemmel bir öğretmen filmi!
Ve de hepimizin yahu bu film demesini engelleyecek yanı GERÇEK olması!
http://www.ronclarkacademy.com/
verdiğim linkde öğretmenimizin cidden var olduğunu dahasi öğretmenliğe aynı aşkla devam ettiğini ve yöntemlerinin ne olduğunu görmekteyiz!
Ben izledikten sonra kendime yeniden bir göz attım:):)
Kesinlikle tavsiye ederim!

10 Mayıs 2011 Salı

GÜZELMİŞ....

Zor bir insan olduğumu bilirdim de bu kadar zor olacağımı düşünmezdim...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

FERAHLIK YA HU!

Dengesizliğin de bir boyutu olmalı diyorum kendime ve çok kızıyorum!!
Neyse yazacam bunu buralara bir kaç güne..

27 Mart 2011 Pazar

BEKLENTİ Mİ VEHİM Mİ?!


Hayallerim diyorsun ya. Nefsinin zihnine attığı tohumlar mı kastın?
Olmadı hiçbiri diyorsun ya. Olması gerekenin ölçüsü neden senin için hayrolanlarken hayallerin olsun ki?
Ne yıkıldı senin için?Ne olmadı ya da olanlar niye kabullenilmedi senin için?
Dünya cennet miydi ki zindanda hissedersin kendini?
Zor olan sen misin yoksa olan hadise mi?
....

Ey can!
Ey Miskin!
Ey fani!
Ey Baki yolun aciz yolcusu!

Sana kutluların hepsi beklentisiz ol derken sende nedir bu inat nedir bu vesvese nedir bu memnuniyetsizlik!
Neyin muhakemesi bu zihnindekiler!
Neyin sabırsızlığı bu gönlünde yaşananlar!
Sen nerde kusursuzdun da her kusuru işler oldu belleğin!
Sen nesin ki böyle güvenir oldun kendine!
Sen nasıl niyetlerle girdin ki bu işe!
Sen nerde yolda kaldın da hala uğraşırsın boş işlerle!
Kazananların yolundayken adımların kaybedenlerle atmasın!
Kaybettikçe farkında olmazsın!


Bırak artık şu VEHME dönüşen beklentilerini!
Bırak artık senin kendinde olmayanları karşından beklemeni!
Bırak ne olur tüm şu facir vasıflarını!
Ne olur ihlasa gel!Uhuvvete gel! Muhabbet yolunun baki yürekli yolcularına gel!
Batıyorsun...
Ne yaptım demeyi bırak, sahil-i selamete bak!
Senin elinden tutup da ihlasına vesile olacağa bak!
Ne olur artık sen ben değil BİZ olmaya bak!
....

14 Mart 2011 Pazartesi

YETMİYOR KELİMELER


Kelimelerin yetmediği, dilin lal olduğu, gönül kaleminin sessizce bir hikayeyi yazmaya başladığı anlar varmış. O anları yaşamayan ne dilsizliği ne de çaresizliği anlarmış. O sükutu anlamak sadece yaşayanlara mahsusmuş...
İşte ne dilimden ses geliyor, ne kelimeler yetiyor sevgimi anlatmaya.
Ama özlem bir çığ gibi büyüyor sinemde. Sesini duymak yetiyor ama ikimiz de lal oluyoruz işte o anda.. Havadan sudan konuşuyoruz...Olup bitenleri anlatıyoruz. Hiçbir özelliği olmayan sıradan olayları paylaşıyoruz. Ama sıradan olaylar beraberken sıradışına dönüşüyor sana anlatınca heyecan kazanıyor...
Konuşmak değil ki mesele bir sedaya hasret gönlümüze bir nebze su vermek.. Yarenlerden gelecek suya hasret sinemize su serpmek...
Yetmiyor işte yazdıklarımıza hasreti sığdırmak..
Gülüm diyorsun öyle içten, seviyorum diyorsun...
Haykırmak istiyorsun ama diyorsun kelimeler yetmiyor...
Sesimin perdesi yetmiyor anlatmaya...
Ben de bilemezdim bu hasretliği, bu yarenliği...
Seni göstermeseydi Mevlam bana ben de bilemezdim SENSİZLİĞİN dipsiz bir kuyu olduğunu, hasretliğin sevmek kadar güzel olduğunu...
Yaşamayan bilemezmiş be YAR! Hasretin kelimelerle anlatılamayacağını..
Sevgini anlatmaya istidadın yatmiyeceğini.
Ve yaşamayan bilmezmiş Yarenden bir sedanın gözünde fer olacağını...

17 Şubat 2011 Perşembe

''Yine akşam,yine gurbet,yine başımda efkar
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayal-meyal sen misin? ''

Yavuz Bülent Bakiler

16 Şubat 2011 Çarşamba

Benimle Bir Ömür Geçer mi ki?...

........
Anlatamıyorum ki..
Yazamıyorum ki derdimi..
Değer mi benim için ömrünü heba etmeye?
Ne bileyim işte..
Diyorum kendi kendime geçer mi benimle bir ömür diye!

Sonra sen diyorsun o güzel kelamlarından
Aksi sedası benim soğukluğum..
Anlamıyorum ey can bendeki hali
Halimdeki vesveseyi.
Vesveselerimi körükleyenleri..

...

Çektim nefsime resti..
Vesvese verenleri..
Rotam belliydi Hicrette
Yalnızdım güvertede..
Sen varsın şimdi bu serde..
Ben bıraktım kendimi Sahil-i Selamete...
...

5 Şubat 2011 Cumartesi

Hayrolsun Ya Rab!



Gene yeni bir yola çıkmak var ufukta
Beklemiyordum yine yeni bir başlangıç..
İşte günler nelere gebe..
Ben dertlerimle yaşamaya alışmışken..
Dertlerime ortak edebilir miyim birini?
Ne kadar bilinmezle de olsa haydi çıktık bir yola..
Hayrolsun bundan ötesi bahtımızda..

30 Ocak 2011 Pazar

Özdemir Asaf'tan Karışık Dizeler

-Benimle ömür geçer mi ki !..Dedim. Senle geçirmeye ömür yeter mi ?..Dedi. İşte bu bana bir ömür yetti...

İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri? Yoksa insan, büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?

'Dünyanın nüfusu ikiye bölünüyor,
Yarısı sen oluyorsun, yarısı ben..
Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz.
Kimseye sezdirmeden.'


Gelmedin önemli değil, ama gelseydin; önemli olurdu..

İnsanlar gelmeleriyle yalnızlıklarını dağıtanları severler, gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara aşık olurlar...

Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep, hep yeniden başlamak isterim.

-Kendi bahçesinde dal olamayanın biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor


-Ama ben en çok şeyi en kısa zamanda sana söyledim...Yalnız sana...


Meğer ben ŞAİR okumamışım da ondan şiir sevmiyormuşum..
SEVMEYE başladım..

27 Ocak 2011 Perşembe

Hayırlısı...


Bir basta gebeyiz elbet
Ama bu kabz bizi uzaklaştırmasın Hak tan
Kabz bast sahiline ulaşmazsa
Kurbiyette yakınlaşılmazsa..

Kabz çetrafilleşir..
Vesilelikten sebepliğe geçer
Boynunda ilmik
Ayağında çamur
Ruhunda kara bir leke olur...

Tut uzanan elleri
Sana açılan kapıları gör
Ve uyan en derin uykundan..

24 Ocak 2011 Pazartesi

Olric düştü yadıma...


-Yağmur yağıyor Olric. Islanıyor etraf, ağlasak kimse anlamaz değil mi?
-Anlamaz efendimiz...…


-Tut ki güneş açtı.. papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza?
- Bilinmez efendimiz...
- Yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı?
- Sanmam efendimiz...
- Ben de sanmam... gidelim olric...
-Gidelim efendimiz…...


ve ben olric düşmeseydim düşlerimin sırtından zaten inecektim......


-Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı olric?
-Oklarımız bitene kadar efendimiz....


- bu yol nereye çıkar olric?...
- hiçbir yere efendimiz...
- hiçbir yer neresidir olric?...
- doğru yerdir efendimiz...
- gidelim mi?...
- vardık efendimiz......


- sustu mu olric?
- sustu efendimiz...
- biz de susalım mı olric?
- siz bilirsiniz efendimiz...
- bizi susmasına kabul eder mi olric?
- eder efendimiz......


- sevelim mi olric?...
- sevmek nedir efendimiz?
- sevmek vazgeçmektir olric..
- vazgeçtiyseniz sevelim efendimiz......


- Gidelim mi olric?
- Gidelim efedimiz ....
- Nereye olric?
- O'na efendimiz...
- O nerde olric?
- Kalpte efendimiz..
- Gidelim olric...

17 Ocak 2011 Pazartesi

Nihat DAĞLI notları...


"Akıntıya kapılmamak adına direnç gerekiyor, akıntıya karşı kürek çekmek durumundayız. Akıntının yönünü değiştiremeyebiliriz.Fakat anacak bu şekilde davranmakla akıntıyı kabullenmekten kurtuluruz. En azından akıntıya alışmayız...

Kiergard: İnsan,sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir, kısaca bir sentezdir. Varoluşun özü, sonsuzluk özlemiyle yanan insanın sonluluk çırpınışıdır.


Dağ başında bir çocuk gibiyiz. Yazılan her yazı, yayımlanan her kitap dadağ başında yakılan bir ateştir.

Aşk acıdır dostum ve en az hayat kadar da cömerttir... Ölçmeden verir, peştemal dolusu kalp ağrısını. Ve dostum bu öylesi bir acıdır ki, kimi zaman mutlu kılar,kimi zaman perişan...

Platon: Aşık adam hüzünlüdür, kendisiyle derdi olduğu için , devletin bekası ve gelişmesi üzerinde yoğunlaşamaz.

Mustafa Özel: Aşık olduğun için şiir okuyorsun diyenlere şiir okuduğum için aşığım dermiş.

Her yenilgi mağlubiyet değildir. her galibiyetin zafer olmadığı gibi...

İnsanların çokbilmişliğine bakmayın öyle herkes aynı cevapları tekrarlıyor. Birkaç cümleden oluşan, yaralara merhem olmayan, duya duya anlamsızlaşan o cevapları ne yapacaksınız ki?
Varoluşuna dair sorular geliştirmeyen, dolayısıyla cevapları da olmayan biri var olabilir mi?

BAMTLİNDEN bamtelime dokunanlar...


- Yapılan bir yanlışı bir de hadis-i şeriflere dayandırarak savunmaya kalkışmak demogojidir, günahı ikiye katlama ve tevbe kapısını kapama demektir. Mesela, bazı kimselerin plaj gibi yerlere gidip günahlara girdikten sonra “Çocuklarınıza yüzmeyi, atıcılığı ve biniciliği öğretin” hadisini okuyarak yüzmenin faziletini anlatmak suretiyle bu kabahatlerine mazeret uydurmaları demogojidir, günahı katlama ve tevbe kapısını kapamadır.

- Maddî virüsler için sürekli bir değişim söz konusu olduğu gibi, manevî hastalıklara sebep olan virüsler de zamana ve şahsa göre değişiklik arz edebilir. Nur Müellifi, “Hücumât-ı Sitte” adıyla meşhur risalesinde şeytanların en tehlikeli altı tuzağını nazara vermiş; “hubb-u cah, korku, tama’, ırkçılık, enaniyet ve tenperverlik” olarak sıraladığı bir kısım şeytanî hücumlara karşı müdafaa yollarını göstermiştir. Bu türlü virüs, zaaf ve boşlukların biri ya da birkaç tanesi her insanda bulunabilir. İnsan, Allah’ın rızasına ve ahiret saadetine yürüdüğü yol güzergâhını emniyete alabilmek için bu boşluklarının farkında olmalı ve her adımını dikkatle atmalıdır.


- İnsanın gönül dünyasını yavaş yavaş harap eden, manevî melekelerini birer birer öldüren hastalıklardan biri de övülmeyi sevmek ve her fırsatta methedilmeyi istemektir. Hep üstün sıfatlarla anılmak, medh ü senâlarla yâd edilmek ve sürekli iyilikler, meziyetler ve başarılarla nazara verilmek arzusu tedavisi zor bir kalb marazıdır. Mü’minler arasında da hakkında methiyeler yazılmasını ve övgüler sıralanmasını dileyen insanlar olabilir; fakat, kibir, gurur ve bencillikten kaynaklanan methedilme isteği daha çok müşriklerde ve münafıklarda görülen bir ruh hastalığıdır.

- Hakiki mü’min teveccüh, iltifat ve övgülerden memnun olmamalı; kendisini medh ü sena edenleri uyarmalıdır. O, medhedilmeyi hakaret kabul edecek kadar bu meselede kararlı durmalıdır. Nefsin hoşuna gidecek ve ona meltem gibi gelecek medh ü sena, takdir ü taltif esintilerini ruh tepkileriyle tadil edip bir hortum, bir tsunami gibi görmeli ve ondan kurtulmaya çalışmalıdır.

- Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Bir dirhem ihlaslı amel, batmanlarla hâlis olmayana müreccahtır.” Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya ve yalnızca Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak icap eder; büyük-küçük her iş O’nun hoşnutluğu gözetilerek ortaya konmalıdır.


M.Fethullah Gülen HocaEfendi 10.01.2011

16 Ocak 2011 Pazar

Zihnim Bulanıyor..


Yazmaya bu kadar direnebildim...
Direndim zira ne kelimeler geldi aklıma ne de sesler döküldü dilimden boşluğa...
Bilmediğim anlayamadığım ve bir süre sonra o sükuta alıştığım bir halet vardı bünyemde, yazmamı engelleyen örseleyen ve dizginleyen.Hala var! Hala kelimelerin izdüşümü olmuyor parmaklarıma. Hala sessiz kaldı dudaklarım yoldaşlıkta. Hala sükut hakim dünyama...
Dostlarımın , yoldaşlarımın üzülmesine dayanamam kaldırdı hüznümü biraz. Ve sonra yine hüzün daim oldu siretimde ve suretimde...
Yorgunluk mu dedim kalbime.İnsanların yorgunluğu mu? Dinlemenin ve anlatamamanın yorgunluğu mu? Tesir etmiyorum diye mütessir olma mı? Ama bu günlerin özünde tesir etme derdi yok ki...Hey gidi denilen günlerde üstüne düşeni yapma var... Hocamın Şişen gözlerinde, düşen her damla göz yaşında, Resullullah(sav) sevgisi ile inleyen ruhta müteessir olma yok unutma,aldanma...
Anlatamamanın ataleti mi dedim... Hicret muştulandığında kurduğun hayaller ve beklentilerinin çakışması mı Azerbaycan da? Bu soruma da vazifenin vasfını ne derece vasiflandın da beklentilerin geldi aklına dedi bir ses...
Sonra aldığın yergiler mi dedim nefsime seni üzen, seni böyle harap eden, başkalarının övgü alıp da senin yerilmenden mi kaynaklanıyor; yani başörtünden uzaklık değil de, etrafındaki imansız insanlar değil de, talebelerinin terbiyeleri değil de, valideynlerin değil de, temsil keyfiyetin değil de, ızdırapsızlığın ve hadi şahsın bari olsun şahsi günahların hadi o da olmadı HARAMla kirlettiğin gözlerin değil de SENİ ÜZEN ALDIĞIN YERGİ İSE... Rabbim sen bu can a bu facir e övgü nasip etme derim... Sen bu facirin hubbu cahını yergiyle terbiye et derim...
Sonra mesullüğüm geldi oturdu yine aklıma... Mesul olduklarım... İlayı Kelimetullahım... Yapmam gerekip de yapamadıklarım ama buna rağmen insanların hüsn ü zanları... Temsil ettiklerim ama bununla makusen mütenasip MANEVİ DİNAMİZMDEN uzaklığım...
Sonra samimiyetsizliğim geldi aklıma yüreğim burkuldu...
Nefsime plesenk olmuş bedenim geldi aklıma nasıl emanete ihanet ettiğim..
Sonra bir mum namzetliğiyle gönderilmem geldi bu diyarlara ve kendi kabzlarımla bünyeleri kabzlara sürüklemem...
Sonra bu yazıyla hicretten soğutur muyum dedim acaba...
Yok dedim en sonunda yazmalıyım... Yazarak melankolimi dağıtmalı zehrimi damıtmalıyım K.Sayar ca.
Yazdım işte.. Ne kelimeler düştü yadıma ne hayal burçlarında gezdirdim sizleri...
Belki okuyanları bile sürükledim kabza...
Ne yapayım ki başka Refiğim yok benim REFİK İ ALAM O!
Hangi huzura gideyim ki HUZUR i PAKIM O!
Hangi tabib e gideyim de facirliğimi MÜMİN,SALİH liğe çevirsin TABİBİM O!
Geldim işte yine yarım yamalak kelimelerle tüm melankolimle...SEN bilirsin halimi sen tanırsın şu faciri...Geldim yine SANA kapkara ellerle ve kapkara bir kalple...
Bir ben var benim içimde benden öte benden ziyade...

15 Ocak 2011 Cumartesi

HİCRET sevdası...

Yine yeni yeniden gitmeyi istemek değil bilirim hicret...
İhtiyaç olan yerde kalmak gidilmesi gereken yerde gitmektir bilirim...
HİCRET ben de bir sevda diye bildim aşkımı o heyecanı mı o bildim...
Peki şimdi niye bu şevk kırılır oldu ey can!
Peki neden gitmek....
Başka diyar arzusu geldi hatrına ey can!
Başka diyarlar sevdalar özlemler düşmesin aklına..

10 Ocak 2011 Pazartesi

KYK delisi:)

kızıyorum kendime ama Eminem dinleyesim var:(:(
nınını nı nının nı:)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Sadece...


Sadece diyorum ki;
Beni Sensiz koma

Sadece diyebiliyorum ki
Beni SEnin yolunda olanlardan ayrı koma

Sadece istiyorum ki
Sensizlikle bu kıtmiri sınama

Sadece biliyorum ki
Sen olmadan ben kalırım yaya

Sadece hissediyorum ki
Sen varsın bu acizde

Sadece ben değil
Tüm zerratım benleşiyor
Ve diliyor Rabbim Seni
Senin Sevgini
Senin sevdanı
Hakikatını...

Ben bir Sadeceyim Rabbim
Sadece ben bir KITMİRİM Rabbim
Kimzsesiz değilim;
Bilirim ki
SEN varsın Rabbim...

2 Ocak 2011 Pazar

Sen-sen-sen



Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden...
Dağ başı yalnızlığı ölümden beter.
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gelsen yeter...

Huzur ellerinin güzelliğidir.
Gözlerin karşımda mutluluk denizi.
Her sabah soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter...

Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret, ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam
Sen dolsan yeter...

Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm.
Bende sabır, sende naz...
Gündüzünden vazgeçtim, düşümde biraz
Bir yüz görümlüğü sen olsan yeter...

Duymasa da hiç kimse
Şâir gönlümün, sende karar kıldığını.
Ve içimin şerha, şerha yarıldığını
Sen bilsen yeter...

Bir gün duysan bittiğimi, tükendiğimi.
Çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek.
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek,
Eğilsen yeter...

Yavuz Bülent Bakiler