Meslek edinmiş insanları kategorilere ayırsak bir kısmı işini yaparken sevenler bir kısmı zaten sevdiği işi yapanlar bir kısmı ise ne yazık ki ne sevdiği için seçenler ne de yaparken sevememiş olup ömrünün bitmesini bekleyen esirlerdir.
Ne yazık ki çağımızın gençlerinin en büyük sorunu ideal eksikliğidir. Her hangi bir ilgisi bulunmayan, kafasında bir düşüncesi, kavramı, tutunacak dalı olmayan, kalbinde yaşamının kavgasını oluşturamamış binlerce milyonlarca kof zihin. Ve bu zihinler her şeyi bildiklerinden o kadar eminler ki. Facebook, Twitter, sosyomat,ekşi,inci,youtube, google vs.. onların (a)sosyal araçları. Onları yaşamdan koparan, zihinleri daha taptazeyken ve hiçbir bilgi daha doğru düzgün yer edememişken facbook da yapay kardeşler, twitter da binlerce sanal takipçiler, Youtube dan ise sahte gerçekleri öğrenip kendini hem sosyal, hem popüler hem de bilgili, kültürlü görebiliyorlar. Yetiş-e-meyen,yetiştirilemeyen ve en sonunda her sistemde var olan sınav çarkına girerek istemediği bir mesleğe dalan binlerce esir genç...
Sınavlara lanetler okumak, sanal sosyalliğimizle her duvara çemkirmek bizi sınavlardan ya da istediğimiz mesleklerden geçirmiyor. Real dünyada bizi her sistemde var olan ve olması kaçınılmaz olan sınavlar, kontenjanlar, denetimler, kademeler, yöneticiler ve daha bir çok sistem öğesi kucağını açmış bekliyor.
Ben de mesleğini isteyerek seçmemiş ve yeteneksiz, kalitesiz eğitimcilerin elinde sırf kalbimde var olan yaşam kavgamla ve zihnime kazıdığım idealimle sınavı kazandım. Evet istemediğim bir bölümde okudum ama çok şükür ki daha ilk yılımda mesleğimi sevdim. Ya sev-e-meseydim...
Yaşanmadan bazı şeylerin anlaşılamayacağı savı sadece savdır. Yaşanmadan da önümüzdeki insanlar sayesinde yolumuzu görebiliriz çukurları fark edebiliriz kaanlıkları onlar sayesinde aydınlatabiliriz. Çok geç olmadan zihinleri ve kalpleri taptaze olan genç kardeşlerimizin uyanması ve eğitimin keskin çarklarında ufalanmadan YA YAPTIĞI İŞİ SEVMESİ YA DA SEVDİĞİ İŞİ YAPMASI gerekmektedir yoksa sürgün bir hayat, esir bir beden taşır yaptığı meslek... Ve ne kendisine bir faydası dokunur ne de elinin altındakilere...
Ne yazık ki çağımızın gençlerinin en büyük sorunu ideal eksikliğidir. Her hangi bir ilgisi bulunmayan, kafasında bir düşüncesi, kavramı, tutunacak dalı olmayan, kalbinde yaşamının kavgasını oluşturamamış binlerce milyonlarca kof zihin. Ve bu zihinler her şeyi bildiklerinden o kadar eminler ki. Facebook, Twitter, sosyomat,ekşi,inci,youtube, google vs.. onların (a)sosyal araçları. Onları yaşamdan koparan, zihinleri daha taptazeyken ve hiçbir bilgi daha doğru düzgün yer edememişken facbook da yapay kardeşler, twitter da binlerce sanal takipçiler, Youtube dan ise sahte gerçekleri öğrenip kendini hem sosyal, hem popüler hem de bilgili, kültürlü görebiliyorlar. Yetiş-e-meyen,yetiştirilemeyen ve en sonunda her sistemde var olan sınav çarkına girerek istemediği bir mesleğe dalan binlerce esir genç...
Sınavlara lanetler okumak, sanal sosyalliğimizle her duvara çemkirmek bizi sınavlardan ya da istediğimiz mesleklerden geçirmiyor. Real dünyada bizi her sistemde var olan ve olması kaçınılmaz olan sınavlar, kontenjanlar, denetimler, kademeler, yöneticiler ve daha bir çok sistem öğesi kucağını açmış bekliyor.
Ben de mesleğini isteyerek seçmemiş ve yeteneksiz, kalitesiz eğitimcilerin elinde sırf kalbimde var olan yaşam kavgamla ve zihnime kazıdığım idealimle sınavı kazandım. Evet istemediğim bir bölümde okudum ama çok şükür ki daha ilk yılımda mesleğimi sevdim. Ya sev-e-meseydim...
Yaşanmadan bazı şeylerin anlaşılamayacağı savı sadece savdır. Yaşanmadan da önümüzdeki insanlar sayesinde yolumuzu görebiliriz çukurları fark edebiliriz kaanlıkları onlar sayesinde aydınlatabiliriz. Çok geç olmadan zihinleri ve kalpleri taptaze olan genç kardeşlerimizin uyanması ve eğitimin keskin çarklarında ufalanmadan YA YAPTIĞI İŞİ SEVMESİ YA DA SEVDİĞİ İŞİ YAPMASI gerekmektedir yoksa sürgün bir hayat, esir bir beden taşır yaptığı meslek... Ve ne kendisine bir faydası dokunur ne de elinin altındakilere...